Kim Levin'den postmodernizmin ölüm ilanı ve Terry Eagleton'ın ona yanıtı!!!
"Tam bir "Postmod" poster kızı olan Cindy Sherman dışında, kimin PoMo olduğu, kimin olmadığı çetrefil bir soruydu. Kendine mal etme sanatı ortaya çıktığında ve Richard Prince ‘Malboro Adamı’nı yeniden fotoğraflamasıyla ve tekrar ettiği Walter Evans fotoğraflarıyla Modernizm'in “yenisini yap” düsturunu ilk bırakanın hangisi olduğu konusunda ağız dalaşına başlayınca PoMo retrolaştı (bu aşama daha sonra Pictures Generation diye adlandırıldı). 80’lerin sonunda terimler çoğaldı: Postmodernizm sonrası, Süpermodernizm, Hipermodernizm, Neo-Modernizm, Anti-Modernizm, Altermodernizm… Herkesin aynı fikirde gibi göründüğü tek şey, ironi ve pastişin oynadığı önemli roldü."
Eleştirmen Kim Levin, 1990’larda Postmodernizmin doğurduğu her şeyi içine aldığını iddia ediyor... "Cinsel kimlik, ırk, etnik köken ve öteki üzerine çokkültürlü sanat, feminist projeler, politize fotografik işler ve yerleştirmeler…"
Şimdi, yirmi küsur yıl sonrasında, Postmodernizmin hayaletinin geri döndüğünü de sözlerine ekliyor:
"Bir zamanlar Batı kültüründe avangard söyleme yaklaşık yirmi yıl hakim olan – ve analizden senteze, ağ dizgeden haritaya, yeninin yarattığı şoktan eskinin geri kazanımına dönüşü işaret eden- radikal bir kavramken, aslında güncelleştirilmiş bir Art Déco’dan ibaret, dekoratif bir stilden fazlası olmadığını göstererek, yeniden su yüzüne çıktı."
Levin'e göre bu "yeniden canlanma", büyük bir tasarım sergisi olanPostmodernizm: Stil ve Altüst Oluş’un yer aldığı Londra Victoria &Albert Müzesi’nin öncülüğünde, geçtiğimiz sonbaharda yeniden gündeme geldi. 28 Ekim’den başlayarak İsviçre Ulusal Müzesi’ne geçen sergi, "Postmodernizm'i dünyayı sarsan kaçınılmaz bir paradigma değişimi hareketi olarak değil, Punk ya da Gotik gibi yalnızca bir başka stil eğilimi olarak ele alıyor. Sergide Memphis mobilyaları, Vivienne Westwood giysileri, Alessi çaydanlık ve Grace Jones’un kübist hamile elbisesi gibi işler yer alıyor."
Terry Eagleton'da Sanat Sepet'teki köşemde postmodernizmin ölüp ölmediğine ilişkin sorumu şöyle yanıtladı:
"Postmodernizmin sonunun geldiğinden söz etmek şu an için pek olgunlaşmamış bir şey. Aslında belki de değil. İkiz Kulelerin yıkılışıyla postmodernizmin sonunun geldiği gibi bir durum ortaya çıktı. Postmodernite büyük anlatıların sonuydu. Büyük anlatıların sonu tarihin de sonu demekti. İkiz kulelerden sonra büyük anlatıya dönüş söz konusu olabilir. Öte yandan rahatlıkla Batı’da ideolojik olarak postmodernizmin yeterli olmadığı söylenebilir. Metafizik bir düşmanla karşılaşıldığında postmodernizmin yeterince pragmatik, çoğulcu, parçalı olmadığı, ruhsal bir derinliğe sahip olmadığı görülür.Bu yüzden radikal islamın yükselişi, Batı’nın bu olguyla karşılaşması ve ideolojik durumun değişmesi Batı’da postmodernizmin ideolojik olarak yeterli olmadığını gösterdi. Marks bazı büyük sorunlar ve çatışmaları çözemediğimiz sürece modernitenin ötesinden söz edemeyeceğimizi söyler. Ancak temel sorun ve çatışmaları çözdükten sonra ne olacağına ilişkin şeyleri görebiliriz. Marks isim vermek konusunda da çok tedbirli davranmıştır, isim vermemiştir ya da bir yargıya varmamıştır. Bence biz de aynı şekilde yapmalıyız. Nerede olduğumuzu biliyoruz, neyle karşılaşacağımızı pek de öngöremiyoruz."
http://wap.milliyet.com.tr/Columnists/ColumnistArticle.aspx?ID=1630355
http://www.sanatatak.com/view/Postmodernizm-oldu-mu/18
No comments:
Post a Comment