Oryantalizm konferansı notları (Mayıs 2006)

Aramızdaki oryantalist

AYŞEGÜL SÖNMEZ
3 Mayıs Çarşamba günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Oditoryumu’nda Sanat Tarihi Derneği bir açık oturum serisi düzenledi. Seri, Oryantalizme Bakış başlığını taşıyordu. İlk oturum Afife Batur’un Oryantalist Söylemin ve Estetiğin Gelişimine Dair başlıklı bildirisiyle başladı. Batur, bildirisini, 19. yüzyılın sonunda Osmanlı’nın, oryantalizmi, içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak kendine has bir dille dönüştürdüğünü söyleyerek bitirdi. Bir sonraki bildiri için sıra Edhem Eldem’deydi. Eldem, son derece dinamik ve esprili yaptığı salonu kahkahaya boğan konuşmasında oryantalizm saplantısından kurtulmamız gerektiği çağrısında bulundu. 19. yüzyıldan itibaren modernleşmenin bir parçası olarak gelişen oryantalizmin bugün hala devam eden bir süreç olma özelliğine dikkat çekti. Eldem’e göre nargile kafeler de Murathan Mungan’ın Müslüm Gürses’le gerçekleştirdiği son müzik projesi de bu sürecin devam ettiğine birer örnekti. Edhem Eldem şöyle diyordu:
“(...)Her gün görüyoruz bu sürecin nasıl devam ettiğini... Nargile kafeleri mesela... Hakikaten nargilenin tekrar keşfi mi? Yoksa belirli bir noktada, tasarımda doğuyu, doğululuğunu tekrar özümsemeye çalışmak mı? Bilmiyorum... Binlerce nedeni olabilir. Murathan Mungan ve Müslüm Gürses’in projesi nedir? Oryantalist bir eğlence değildir de nedir? Yermek için söylemiyorum. Yapılır, yapılmaz ama bunun bir sentez, arayış olduğunu söylemek herhalde abartılı olur. Bu aslında Türkiye’ye has bir oryantalizmin bir tezahürüdür. Nasıl Avrupa’da Fransızlar bugün kuskusun neredeyse milli bir yemek olduğuna kendilerini inandırdılar... Bizde de yüksek kebap anlayışı bunu takip ediyor. Bunlar normal süreçler. Çünkü aynen Edwerd Said’in de söylediği gibi Batılı değer yargılarını kabul ettiğiniz takdirde ötekini başka türlü yorumlamak zorunda kalırsınız. Ve bu illa ki yanlış değildir. Ben köklerimize dönelim, atlarımıza binelim, kımızlarımızı içelim filan da demiyorum. Bunun bir süreç olduğunu söylüyorum.”
Eldem, konuşmasında Osman Hamdi Bey’in oryantalistliğine de değindi. Osman Hamdi Bey, oryantalistti, evet. Ve bu onu ne hain ve işbirlikçi ne de Said’den daha Said kılmıyordu:
“(...)Osman Hamdi Bey niye oryantalist olmasın? Bırakın 20 yaşından itibaren on senesini Batı’da geçirmiş olmasını. Hamdi Bey, eninde sonunda Avrupa kültürünün temel taşları olan edebiyata, bilime, arkeolojiye böyle bir dünyaya inanıyor.
Bu dünyanın içinde doğunun a)ilginç b)egzotik c) başarısız olduğu yazılı. Osman Hamdi’nin bazılarının iddia ettiği gibi Said’den önce Said gibi davranması gibi bir tavrı da yok. Yok öyle bir şey. Adam eninde sonunda bir kültürün parçası olarak yetişiyor ve bu kültürün içinde oryantalist diskur beraberinde geliyor. Bütün hayatı aslında budur. (...) Çünkü Tanzimat oryantalist bir projedir. Bugüne geldiğimiz takdirde Cumhuriyet de oryantalist bir projedir.
(...) Devleti ve merkezi ele alacak olursanız tamamen oryantalist bir programdır. Yani doğuyu egzotize eder. Folklorü turist işidir, el sanatları vardır ama gerçek değerler başka değerlerdir. Kendi müziğini alaturka deyip yasaklayan az ülke vardır. Fransa’da böyle bir şey düşünemezsiniz. Türkiye bu konumundan dolayı bunu yapmak zorunda hissetti kendini. En azından süreç bu şekilde gelişti.”
Eldem’in konuşması, bir dönem Serdar Turgut’un başlattığı öteki tartışmasını da akla getiriyor. İçimizdeki öteki’nin, aramızdaki oryantalistin 19. yüzyıldan beri kim olduğu üzerine düşünmemizi sağlıyor. Öte yandan Mungan&Gürses projesinin de nasıl bir arayış içinde olduğuna dair soru sorduruyor. Şöyle bir yanıtlarsak... Arabesk dediğin bir anti sanat hareketiyse... Punk dediğin Don Letts’in tarifiyle bir tavır ve gürültülü gitar sesinden öte bir şeyse... Arabesk de punktır. Bugün arabesk ise o tavra ilişkin her şeyini kaybetmiştir. Orhan Gencebay, yakın zamana kadar damlarda kaybedenlerle klip çekerken bugün artık saraylarda Kültür Bakanlığı’ndan izinle klip çekmektedir. Arabeskin belki de punk tavrını yitirdiği önemli bir andır bu... Sanat kuramcısı Suzy Gablik’in avant-garde için söylediği arabesk için de geçerlidir: hareket en üst noktasına kadar çıkmış, temsil ettiği tüm değerlerin tersi olarak da aşağıya inmiştir... Dolayısıyla Mungan&Gürses projesi de arabesk tavra ilişkin bunu anlatması açısından bir başka önemli ana işaret etmektedir. İçimizdeki ve aramızdaki tüm oryantalistlere duyurulur!!!

No comments: