Büyük avant-garde Yoko Ono, Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri’ye bu ay konuk oluyor. Önümüzdeki Eylül ayında Japon Society’nin New York’ta düzenlediği NY’li Japon sanatçılar sergisine hazırlanan Ono’yu nasıl bilirsiniz? Müzisyen, John Lennon’un büyük aşkı, The Beatles’ı dağıtan kadın, gerçek bir avant-garde, bir özgürlük savaşçısı, barış aktivisti…
Ayşegül Sönmez
Yoko Ono, Fluxus hareketinin önemli bir üyesiydi. Dada çıkışlı bu avant-garde hareket, Ono’yu 1960’lı yıllarda arkadaşı George Maciunas’la birlikte hemen etkisi altına alacaktı. John Cage’in harekete kazandırdığı Zen felsefesi de Ono’nun bir Japon olarak hareketin filozofisini çabucak içselleştirmesini sağlayacaktı. O yıllardan bugüne Ono ne yaparsa yapsın bildik yöntemlerle yapmayacaktı bunu… Ne anneliği, ne John Lennon’ın eşi olmayı, ne şiir yazmayı ne de müzik yapmayı… Hayatı boyunca sanatsal üretimini farklı yollarla gerçekleştirmeyi deneyecekti. Zil çalarak şiir yazacak, örneğin ağaç dikerek heykel yapacaktı. 1960’lı yılların ortalarında Yoko Ono’nun Fluxus gönüllüsü arkadaşları Cage ve Maciunas’la birlikte tek derdi, 1950’lilerin satılabilir soyut resmine karşı satılamaz işler üreterek kavramı, meta olan resmin önüne koymaktı. Ono, bu yıllarda interaktif sanat objeleri, gündelik nesnelerden oluşan işler üretiyordu. Resim yapıyorsa da örneğin resmi üstüne basılabilir yapıyordu. Dönemin eleştirmenleri onun işlerini Cage’le Maciunas’ın bir sentezi olarak tarifliyorlardı. Cage’in Zen etkisindeki ucu açık müzikal fikirleri, müziğindeki sessizlik ve doğal sesler, Maciunas’ın dahiyane performatif çıkışları, Ono’nun tüm işlerine sinmişti. John Lennon’la evliliği boyunca ise bir başka Japon sanatçıdan etkilendiği konuşulacaktı: Yayoi Kusama… İkilinin meşhur çıplak plak kapağı, yatakta verdikleri bed-in röportajın arkasında Kusama etkisi olduğu söylenecekti. John Lennon bir kez Yoko Ono’yu şöyle tanımlamıştı:
“Dünyanın en ünlü bilinmeyen sanatçısı. Herkes ismini biliyor ama ne yaptığını kimse bilmiyor…”
1966 yılının Ocak ayında Wesleyan Üniversitesi’nde verdiği bir konuşmada sanatının tam olarak ne olduğunu ise şöyle açıklamıştı:
“Benim müzik dışında yaptığım işler, birer etkinlik… Ama bana göre etkinlik diğer sanatların ayrımı üzerine dayalı bir şey değil. Mesela happening gibi işlerim, etkinliklerim bana kalırsa algıya dayalı şeyler. Benim işlerim bir, bir araya gelmeler değil çoğu happeninglerin olduğu gibi. Benim işlerim insanın kendiyle ilgili işler. Happeninglerde olduğu gibi bir metinleri de yok. Her şeyi başlatan aslında bir dilek… Bir umut gibi…”
Tabiii bu avant-garde ruha, sanat dünyası hemen kucak açmayacaktı. Değerinin anlaşılması biraz vakit alacaktı. ‘John Lennon’un dul eşi olmasaydı, kimse onun yaptığı bu heykel saçmalıklarına bu kadar vakit ve mekan ayırmazdı’ diyen maço eleştirmenler bir kenara, milenyum geldiğinde ünlü eleştirmen New York Times yazarı Michael Kimmelman, onun işlerinin ‘bizi yansıtan birer ayna’ olduğunu yazacaktı ve Zen felsefesiyle yakından ilgisini kuracaktı. 2001 yılında Yes Yoko Ono sergisi, sanatçının 40 yıllık üretimini bir araya getiriyordu. Bu retrospektifin ardından Ono, Uluslararası Sanat Eleştirmenleri en iyi sanatçı ödülünü IAA’yı kazandı. Ono, bugün 74 yaşında… Hayatının 70’ten sonra hiç olmadığı kadar yoğun olduğunu söylüyor. Buna da seviniyor… Benim sorularımı da yanıtladı. Evet çok kısa ama öz yanıtladı. Bir kez daha söyleşiyi de sanatı gibi konvansiyonel bir şekilde yapmadığını Zen usülü gerçekleştirdiğini ispatladı…
-Kavramsal sanatın sonu, başarısı yüzünden mi geldi? Bugün kavramsal sanattan hala bahsedebilir miyiz?
Herhangi bir sanatın çöküşü, onun başarısındandır.
-Sizin kuşağınız kavramsal sanatı, politik ve toplumsal dönüşüm için bir araç olarak kullandı. Bugün sanatın politik ve toplumsal boyutları üzerine ne düşünüyor, bunları nasıl tanımlıyorsunuz? Parametreleri neler?
Tanımlamıyorum. Parametreler üzerine düşünmüyorum. Ben sadece ne yaratmam gerektiğini düşünüyorsam onu yaratıyorum.
-Barış mücadelesi için metodlar, araçlar 1960lardan beri değişti mi?
Bütün araçlar sanatsal bir ifade için iyidir. Bu değişmedi ve değişmeyecek.
-Sizin kendi albümlerinizden favori müzik albümünüz nedir? Benim Season of Glass. Bu albüm size bugün ne hatırlatıyor?
Derin bir üzüntü.
No comments:
Post a Comment