Hüsamettin Koçan Körler İçin Resimler review Milliyet Sanat

Körler için resimler



Hüsamettin Koçan, “7 sergi”yle birden Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın kuruluşunu “selamlıyor”. Hüsamettin Koçan’ın son dönem ürettiği işlerinden oluşan, Galeri Artist’in, tüm salonlarında gerçekleşen yaklaşık 500’ün üstünde yapıtın sergileneceği serginin geliri, müzenin yeni kurulan ve şimdiden Baksı’lı 25 genç kızın el sanatları eğitimini üstlenen vakıfa armağan.


Ayşegül Sönmez



Ruskin’in dediği gibi “resmin bütün teknik gücü, gözün masumiyetini yeniden kazanmamızı, gözleri birdenbire açılan bir kör gibi görmemizi sağlamasına mı bağlıdır? “ yoksa tam tersine “resmin bütün gücü, gözün masum olabileceğini yok saydığı gibi körlerin de görmeyeceği gerçeğinden hareket etmesinde midir?
Yani imge, temsil edilemez olanı temsil edilene taşırken, görünmeyeni görünür kılmak için çabalamaktan çok bilinmeyeni bilinir kılmaya uğraştığında da mı imgedir? Ya da tüm bu sorular geçmişte mi kalmalı, bunları sormak için artık çok geç midir?
Hüsamettin Koçan’ın son dönem işlerinin 7 kata yayıldığı son sergisi, 7 sergiyle bir selamlama, işte bu soruları sorduruyor insana...
Sergi, farklı isimlere sahip serilerden oluşuyor. Bunlardan biri Körler İçin Resimler başlığını taşıyor. Körler İçin Resimler, özel bir çamur bileşiminin tuvalin arkasından önüne yaptığı baskı sonucu ortaya çıkmış kabartma figürler. Bir diğer seri, Şamanın Gizemi. Bu seride yine dikey tuvallerin üzerindeki figürler, bir çeşit perde gibi tuvale yerleştirilen yüzeyin arkasında yerlerini alıyorlar.
Kırılgan Yüzler, bir başka serinin başlığı. İki cam arasına yerleştirilmiş yanmış bakır suretlerden oluşuyor. Bu cam altı edilmiş yüzler, Koçan’ın büyük tutkusu, Anadolu Camaltı Resimleri’ne çağdaş bir yorumu içeriyor.
123 resimlik bir diğer seri, “Gri İşler”, şükran işleri. Koçan’ın Baksı Müzesi’ni gerçekleştirmek için geçtiğimiz yıl Proje4l’de açtığı sergiye resim bağışlayan ressamlara hediye olarak yapılmışlar. Ressam dayanışmasının resimleri, gri üstüne kurulu çemberlerden oluşuyor. Resimlerin her birindeki çember birbirine tutunuyor.
369 ahşap baskının da yer aldığı sergideki tüm seriler, bir bütünün parçaları gibi birbirlerini tamamlıyor. Koçan’ın ressam dostlarına armağan olarak yaptığı Gri İşler’deki çemberler gibi birbirlerine tutunabiliyor.
Geçmişten bugüne yaptığı işlerinden oluşan bir retrospektif derlemek yerine tercihini farklı cümleler kuran ama ortak bir filozofiye sahip yeni işler üretmekten yana kullanmasıyla, Koçan, en büyük eseri Baksı Müzesi’yle, yetinmeyeceğini de ispatlıyor.
Sanatçı, sergideki tüm işlerini, “tuvale karşı-tuvaller” olarak tanımlıyor. Serilerin ortak özelliğinin, “tuvalin hep arkasını işaret etmeleri” olduğunu söylüyor.
Belli ki Koçan, Baksı Müzesi’ni yaratmasıyla adeta şarj olmuş. Bugüne kadar Anadolu Görsel Tarihi Fasikül I, Osmanlı ya da Selçuklu Sergileri’nde yarattığı sembolik dilin ötesine böylelikle geçebilmiş. Daha filozofik ve kişisel, Doğulu ve hakiki bir sergiyle karşımıza çıkmış. Öyle ki Körler İçin Resimler, bu filozofik dilin, doruğa çıktığı bir seri.
Tuvalin demateryalize olduğu, kendi nesneliğini yendiği bu seriden, uzun uzun bahsetmeli bu yüzden.
Sizi kör varsayan bu resimler, daha isimleriyle, resmin bir görme tarihi olduğu gerçeği üzerine yaptığı samimi ironiyle, bakışınızda delikler açmayı başarıyor.
Körler için Resimler, özel bir çamur karışımının tuvallerin arkasından önüne yaptığı baskı sonucu tuval yüzeyinde meydana gelen, tuvalin bir ton koyusu beyaz figürlerden oluşuyor.
Körler İçin Resimler, sanat kuramı üzerine çalışan Zeynep Sayın’ın iki yıl önce çıkan ve çağdaş sanat dünyasının şaşırtıcı bir biçimde kayıtsız ve ilgisiz kaldığı İmgenin Pornografisi kitabında izini sürdüğü pornografik olmayan doğulu imgenin, adeta Koçan tarafından yaratılmış son örnekleri.
Kitapta Sayın, Charles Peirce’in “Logic as Semiotics, The Theory of Signs”dan alıntı yapmış,
Peirce’in bahsettiği ve adına index dediği bu imge türünün tanımıma yer vermişti:
“index, kumsalda bırakılan ayak izleri, tıbbi semptom olarak deride görülün belirtiler, sürdüğü izin göstergesi olsa bile onunla benzeşmeyen türden imge... ”
Sayın’ın, 13. yüzyılda Anadolu’da aradığı ve bulduğu, pornografik olmayan imge, görünenle görünmeyen arasına konan perdenin ve görünmeyeni göze getirirken utanan, hicap duyan bir kültüre ait imgenin ta kendisiydi. Sayın, benzeşim ilkesinden hareket eden Yeniçağ’ın aksine, Yahudilik ve İslami kelamın, mutlak bir benzeşmeyen önerdiğini yazmıştı.
Bizans’ın ise arada derede olduğunu, ne mutlak benzeşen ne mutlak benzeşmeyen önerebildiğini... Sayın’a göre, Heidegger’in dediğinin tam tersini, imgenin birinci işlevi olan görünmeyeni görünene tevil etmeyen imge, “Anadolu Görsel tarihi” içinde vardı.
Anadolu’da imge, “tevil eden bir nitelik” değil, “göstergesel bir düzen içinde”ydi ve “gösterdiğiyle gösteremediği arasına yarılması imkansız çifte bir uzaklık yerleştirmiş”ti.
Sayın, kitabında 13. yüzyıl sonrası gerçekleşen İslami görsel temsillerin, Bizans ikonlarından da ileri gittiğini, imgeyle gözün arasına yalnızca bakış alanına özgü bir mesafeyi değil, aynı zamanda yazının mesafesini yerleştirdiğini söyleyerek, Doğu’daki index imgenin izini tutkulu bir şekilde sürmeye devam etmişti.
Koçan’ın Körler için Resimleri de “index türü imge”lere yer vermiyor, böylesi bir bir imgenin ta kendisi olarak varoluyorlar.
Tuvalin arkasına çamur doldurarak, bakışı doyurmayı reddediyor, izleyici de baştan –a priori- olarak kör sayıyorlar.
Öte yandan nesneliğini yenen tuval üzerindeki kabartma figürle, kendiyle göz arasına çifte mesafe koyan imge, gözle yetinmeyerek kabartma olduğundan dokunulmak da istiyor.
Tıpkı, Zeynep Sayın’ın Fatma’nın el izinden, Bizans İmparatoru Heraklious’un kumaştaki suretinden Hz. Muhammed’in Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki ayak izine bir Rocker ruhuyla kovaladığı dokunuşun izini süren, dokunma ile mesafe arasına yarık açan imgenin, kendisine görünmeyen bir benzeşimle yaklaşmayı önermesinde olduğu gibi. Körler için resimler karşısında, izleyicinin de çok fazla şansı yok. Tıpkı eski günlerdeki gibi görünmeyene dokunmayı isteyecek ama zaten sanatçı tarafından kör varsayılmış, bu yeni günlerde, bakışını indirmesi gerekmeyecek, bakamayacak, dokunabilecek.
Hüsamettin Koçan, Anadolu Görsel Tarihi Fasikül I sergisini yaptığı günden beri değil, Bayburt’ta geçirdiği çocukluk günlerinden beri, efsunla, tılsımla, muskayla, Rehani’yle, Hicrani’yle “büyü”müş. Bebekliğinden beri imgenin “geometrik bir oyun içinde optik bir yatıştırıcı’ olmadığını deneyimlemiş biri olarak bir kez daha, “bilinmeyeni bilinire tevil edeceğine, bilineni bilinmezliğe evriltme”deki ustalığını, izleyiciyle paylaşıyor.
TV ya da bilgisayarlar ekranından aktarılan savaş ya da felaket görüntüleri karşısında, bakanın sorumluluğunu alamamaktan, gören bir kör olmaktan, gördüklerinize tanık bile olamamaktan şikayetçiyseniz, bu sergiye mutlaka gitmeliniz.
Ressamın, size bir umut ve eski bir çare olarak sunduğu dokunma ihtimalinin sarhoşluğuyla kendinizden geçmeli. Güzel günler geleceğine olan inancınızı tekrar inşa etmelisiniz. Milenyumun haysiyet kırıcı imge bombardımanının karşısında, size dayatılan imgelere, çıplak bir bedene bakar gibi baktığınız için hicap duyuyorsanız, haysiyetinizi tekrar geri kazanmaya çabalamalısınız. Ve, geç de olsa İmgenin Pornografisi’ni, bugüne kadar en rocker ruhuyla yazılmış, yerli sanat kuramı kitabını mutlaka okumalısınız.


7 Sergiyle 1 selamlama
12 Mart- 7 Nisan
Galeri Artist
212 227 68 52

İmgenin Pornografisi
Zeynep Sayın
Metis Yayınları

No comments: